Edirne'nin Tarihçesi

Türkiye'yi Avrupa'ya bağlayan karayolu üzerindeki sınır şehrimiz Edirne, Tunca ve Arda'nın Meriç Irmağı'na kavuştukları yer yakınında kurulmuştur. Kentin tarihi, İÖ. 7. yy'a uzanmaktadır. Bugünkü Edirne kentinin bulunduğu yerde ilk kent, Traklar'ın Odris boyu tarafından kurularak Odrisia olarak adlandırıldı. İS. 2. yy'da Roma İmparatoru Hadrianus Edirne'ye stratejik önemi nedeniyle kent statüsü vererek kendi adını koydu. Roma döneminde Edirne, Hadrianapolis olarak anıldı.

Romalılar'dan Bizanslılar'a geçen kent Haçlı Seferleri sırasında birçok kez yağma edildi. 1361 yılında Murat I tarafından Bizanslılar'dan alınarak, Osmanlı topraklarına katıldı. İstanbul alınıncaya değin, 90 yıla yakın başkentlik yaptı. Edirne, İstanbul'la birlikte, Osmanlı İmparatorluğu'nun mimaride eriştiği yaratıcı düzeyi gösteren camileri, dini yapıları, köprüleri, eski çarşıları, kervansaraylarıyla yaşayan bir müzedir.

KIRKPINAR GÜREŞLERİ

Edirne, renkli gelenekleri ve görenekleriyle de ünlüdür. Kırkpınar Yağlı Güreşleri her yıl Haziran veya Temmuz aylarında, Tunca Nehri'nin suladığı yeşil alan olan Sarayiçi'nde düzenlenmektedir. Gerekli hazırlıklar ve tarih tespiti Edirne Belediyesi'nin içinde bulunduğu bir komite tarafından yapılır. Eski geleneklerin muhafaza edildiği Kırkpınar Festivali ve Güreşler bir hafta devam eder. Çeşitli folklor gösterileri, fuarlar, güzellik ve yöresel yemek yarışmalarıyla devam eden festivalin son üç gününde yağlı güreş müsabakaları yapılır.

SELİMİYE CAMİ

Selimiye Cami Mimar Sinan'ın 80 yaşındayken yarattığı ve ustalık eserim dediği anıtsal yapıdır. Çok uzaklardan dört minaresi ile göze çarpan yapı, kurulduğu yerin seçimiyle, Mimar Sinan'ın aynı zamanda usta bir kentçilik uzmanı olduğunu göstermektedir. Osmanlı Türk sanatının ve dünya mimarlık tarihinin baş yapıtlarındandır.1569-1575 tarihleri arasında Selim II'nin emriyle inşa ettirilmiştir. Yerden yüksekliği 43.28 metre olan Selimiye Camisi, 31.28 metre çapındaki kubbesi ile ilgi çeker. Kubbe 6 metre genişliğinde kemerlerle birbirine bağlanan, 8 büyük payeye oturur. Mimar Sinan'ın yarattığı 8 dayanaklı camii planının en başarılı örneğidir. Mimari yönüyle erişilmezliği yanısıra taş, mermer, çini, ahşap, sedef gibi süsleme özellikleriyle de son derece önemlidir. Mihrap ve minberi, mermer işçiliği dikkati çeker. Yapının, çini süslemelerinin Osmanlı ve dünya sanatında ayrı bir yeri vardır. Çiniler, sıraltı tekniğinde olup, 16. yy'ın en özgün örnekleridir. Cami terasının altındaki arasta, Sultam III. Murat zamanında camiye gelir sağlamak amacıyla yaptırılmıştır.